Ateş Elementi

Ateş Elementi

ateş

Nedir ateş?
Hadi önce sözlüğe bakalım: “Yanıcı maddenin yanması ile ısı, ışık ve duman üretilmesi durumu.”
Yanmanın olası sonuçlarından biri ateş. (Olası soru 1: Ateşsiz yanma olur mu? Olur. Örneklerinden az sonra bahsedeceğiz.)

Her yanmada ateş olmaz ama ateş için yanma olması zorunludur.

Peki ne gerekir yanma için:

Önce yanıcı bir madde
olması gerekir. Nedir bunlar mesela; gaz ocağı kullanıyorsanız yanan şey gaz, mangal yapıyorsanız mangal kömürü, benzinli araba kullanıyorsanız benzin vb. Yanabilecek bir şey yoksa yanma da yok 🙂


Ancak yanıcı maddenin olması tek başına yeterli değil; yanmanın olabilmesi için hava da gereklidir, daha doğrusu oksijen. Oksijen olmazsa yanma da olmaz.

(Possible Question 2: If oxygen is necessary for combustion, then how do the Sun or other stars “burn”? The answer is simple: they don’t. What happens there is nuclear fusion: under immense pressure and heat, hydrogen atoms fuse into helium, releasing vast amounts of energy. The result: no chemical reaction, no combustion, no fire. Sorry 🙁)

Yanıcı madde ve oksijenin yan yana gelmesi yanma oluşturmaya yetmez, bir üçüncü gereklilik, ısıdır. Ortamda yeterli miktarda ısı yoksa yanma da olmaz.

Yanıcı madde, oksijen ve ısı bir yanma üçgeni. oluşturur.

Yeri gelmişken olası 1. soruya geri dönelim: Ateşsiz yanma nasıl olur? Arabanın motorundaki yanma, silindirin içerisinde elde edilen kontrollü bir patlamadır. Patlama da aslında hızlı yanmadır. Yani motorun içerisinde oksijen ve benzin karışımı belirli bir ısı ile yanar ve sonucunda bir enerji ortaya çıkar ve bu enerji ile araba hareket eder ama ateş ortaya çıkmaz.

Mesela, bir diğer ateşsiz yanma vücudumuzda meydana gelir Aldığımız besinler, hücrelerimizde oksijenle tepkimeye girerek enerjiye dönüşür.

Bu sürece hücresel solunum denir ve aslında bir tür kontrollü, yavaş yanmadır.

Özetle: Bizim ateş olarak sembolize ettiğimiz kavram, bazı yanmaların sonucunda ortaya çıkan alevlerle sınırlı değil. Aslında tamda bir nesnenin dönüşüme uğrayarak enerji ortaya çıkarmasıdır.

Bu dönüşüm, arabamızın motorunda kontrollü bir patlama, kamp ateşimizde alevli ve dumanlı bir yanma, güneşimizin içerisinde nükleer füzyon ya da bizzat kendi bedenimizin içindeki oksidasyon yöntemiyle olabilir.

Yöntemden daha önemli olan dönüşüm ve ortaya çıkan enerjidir.

Ateş elementi derken; aslında dönüşüm ve onun sonucunda ortaya çıkan enerjiyi kastettiğimiz konusunda anlaştıysak hadi akıl yürütmeye devam edelim:

Dünyada bu şekilde karşılığını bulan ateş elementi, bizim hayatımızda nasıl yer alıyor?

Bizim Ateş'imiz

Dönüşüme izin verdiğimiz takdirde ortaya bir enerji çıkarıyoruz ve bu enerji bizim hareket edebilmemizi ve başka şeyleri dönüştürebilmemizi sağlıyor. Eğer ki bu döngüyü dengeli bir şekilde sürdürebilmeyi başarabilirsek her şey yolunda gitmeye devam ediyor. Ama ateşimiz azaldığı ya da aşırı çoğaldığı anda, bu döngü kesintiye uğrayabiliyor. Peki bu nasıl oluyor?

Yanma için gerekli üçgeni düşünelim, yanıcı madde, oksijen ve ısı. En az biri eksildiğinde yanma olmuyordu.

Haydi şimdi bu üçgenin bizdeki karşılıklarını tek tek kontrol edelim;

1. Yanıcı Madde = İçsel Potansiyel
inner potential

İçimizde yanacak bir şey var mı? Hayal, tutku, hedef, içsel enerji, değişim isteği? Yani hayat bizi neden heyecanlandırmalı, bizi neden harekete geçirmeli? Eğer hiçbir şeye tutunmuyorsak, neye dönüşebiliriz ki?

Ateşin ilk gerekçesi budur: Yanacak bir şey olmalı.

Yanıcı maddeniz eksilmişse koşullarınız ve tetikleyicileriniz yeterli olmasına rağmen ateşiniz yanmak için yeterli yakıt bulamıyor olabilir. Nasıl ki uzun bir yolculuğu çıkmadan benzin depomuzu kontrol ederiz, koşullar elverişli görünmesine rağmen harekete geçemiyorsak içsel yakıt haznemizi kontrol etmekte fayda olabilir.

Peki yakıtımız fazla ise ne olur? O zaman da en ufak bir kıvılcımda istemeden yangın çıkarma riskini taşıyor hale geliriz. Şehrin dar sokaklarında tamamen dolu bir yakıt tankeriyle dolaştığınızı hayal edin, size de bir miktar korkutucu görünmedi mi?

2. Oksijen = İfade Alanı, Çevre
safe

Ateş, ancak oksijenle var olabilir. Destekleyen bir çevre, güvenli ilişkiler, baskılamayan sistemler, kendini ortaya koyabileceğin alanlar.

Oksijen eksilmişse, içimizde kıvılcım olsa bile yanmaya alan bulamayız. Nefes alamadığımız, kendimizi ifade edemediğimiz, çevremizin bizi sıkıştırdığı durumlarda ateşimiz kendi içinde boğulur. İçimizde bir şey yanmak istiyor olabilir ama havada oksijen yoksa, alev tutuşamaz. Bir kıvılcımın vardır belki, ama ateş boğuluyorsa parlayamaz.

Sizi çevreleyen havada Oksijen fazlaysa ise ateş büyür, savrulur, kontrolsüzleşir. (Bildiğiniz gibi soluduğumuz hava ortalama azot ve oksijen ve %1 diğer gazlardan oluşur. Azot tarafından dengelenmesiydi, atmosfer en ufak kıvılcımda alev alırdı.)

Her şeye yetişmeye çalışan, herkese açık kalmaya çalışan bir beden ve zihin… Rüzgâr ne tarafa eserse oraya sürüklenen bir alev gibi. Güçlü görünür ama kolayca dağılır. Belki de birden parlamanızın sebebi, sizi çevreleyen havadaki oksijenin aşırı fazla olması olabilir.

3. Isı = Tetikleyici / İlham / Kriz
ilham

Hiçbir şey bizi kıpırdatmıyorsa, hiçbir şey içimizi ateşlemiyorsa… Belki sadece bir kıvılcıma ihtiyacımız vardır. Bazen o kıvılcım bir ilhamdır, bazen bir kayıp, bazen artık taşıyamadığımız bir yük. Ateşi başlatan şey budur: harekete geçmeye değecek kadar yakıcı bir uyarı.

Isı eksilmişse, yani o ilk kıvılcım gelmemişse, her şey yerli yerinde olsa bile harekete geçemeyiz. Bir şey bizi dürtmüyorsa, iteklemiyorsa, heyecanlandırmıyorsa, potansiyelimiz uyku hâlinde kalır. Yanıcı maddemiz hazır, oksijenimiz bol ama çakmak bir türlü çakılmıyor gibidir.

Isı fazlaysa ise, ufakcık şeyler büyük tepkilere neden olur. Her şey kıvılcım gibi görünür göze; bir söz, bir bakış, bir değişiklik… Ve birden bire, ortalık alev alev olur. Yanmaya başlarsın ama nereye kadar yanacağını bilemezsin.

Madem akıl yürütüyoruz, yukarıda bahsettiğimiz yanma türlerine de bir bakalım; sonuçta tek bir yanma tipi yok, sizinki neden diğerlerinden biri olmasın?

Arabanızın motorunda meydana gelen kontrollü patlama olmuyorsa, yani arabanız çalışmıyorsa; benzini bitmiş(yanıcı madde), benzin hava karışımı yeteri kadar oksijen alamıyor(karbüratör sorunu) ya da ateşleme gerçekleşmiyor (buji ya da akü sorunu) olabilir.

Benim klasik yanmalarla işim olmaz, ben bir yıldız gibi nükleer füzyon yapıyorum diyorsanız eğer; Yakıtı azalan yıldızlar ya süpernova olarak patlarlar yada beyaz cücelere dönüşüp sönerler. Yakıtı fazla yıldızlar zaten çevrelerindeki herşeye öyle çok enerji yollarlar ki olası bir yaşamı imkansız hale getirirler.

İnsan bedeninin içindeki yanmaya, bir tür oksidasyon demiştik hatırlarsanız.

Belki de sizin yönteminiz oksidasyondur, yani oksitlenme. Elmanın kararması, demirin paslanması gibi. Paslanma gibi tüm oksitlenme süreçleri, teknik olarak çok yavaş birer yanmadır. Isı öyle düşük hızla açığa çıkar ki alev göremeyiz; ama moleküler düzeyde aynı ateş prensibi işler: Oksijen maddeyi dönüştürür ve enerji salar. Oksidasyon deyip kücümsemeyin sakın; paslanma sırasında da kütle başına neredeyse odunun yandığındaki kadar enerji açığa çıkar — ama o enerji milimetre kare başına gün-ay ölçeğinde yayıldığından “ısı” olarak hissedilmez. Ateş elementinin ‘gözden saklı’ hâli de diyebiliriz.

Belki de sizin ateş elementiniz bu şekilde çalışıyor, diğer herkesin yaşadığı hızda olmaması onun var olmadığını göstermez, değil mi?

İşte bu yüzden ateşi anlamak, hem hareketin hem dönüşümün dilini çözmek gibidir. Belki de bazen sorun, ateşin olup olmaması değil; ateşi oluşturacak bileşenlerin dengesizliğidir.

Yanmayı sağlayan koşulların oluşturduğu denge her daim sizin içinizdedir. Önemli olan yanmayı sağlayan 3 unsurun sizdeki karşılıklarını bulmak ve onları ne şekilde verimli bir yanma elde edecek şekilde dengeye getirebileceğinizi keşfetmektir.

Peki sağlıklı bir ateş elementi için neler yapılabilir;
Hadi yine sembollerle akıl yürütmeye devam edelim:

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top