Su'yun Dengesi

Su'yun Dengesi

Duygular bizi değiştirir. Suyun dünya coğrafyasını şekillendirdiği gibi, duygularda bizim iç coğrafyamızı şekillendirir. Kimi duygular içimizdeki büyük taşları kırar kumsallar yaratır, kimi duygular içimizi kazıp vadiler açar, kontrolsuz akan duygular seller yaratıp tüm verimli toprağı götürür ama bazen de hiç beklenmedik noktalara yaşam taşır. Su tüm iklimi değiştirir, büyük bozkırlardaki hava ile deniz kenarındaki hava bile birbirinden çok farklıdır.

Tarih boyu bütün medeniyetler mutlaka bir su kenarında kurulmuştur.


Su ile kurduğun ilişki senin kim olduğunu belirler.

Su özünde güvenlidir. Doğası gereği sivri köşeli ya da yaralayıcı değildir, asidik değildir, yakıcı değildir. Ama bu haline aldanıp onu küçümsemek yapılacak en büyük hatadır.

Su elementi de diğer elementler kadar ilgi ister. Öncelikle miktarının bilincinde olmak gerekir. Yokluğu kuraklık yaratır ve yaşamı imkansız hale getirir ama çoğu da kavranamaz bir yabancılığa sebep olur.

Sıcaklığı değiştiğinde form değiştirir; farklı davranmaya ve farklı tepkiler göstermeye başlar. Her formunu tanımak ve ona uygun davranmak; değişimlerine hazırlıklı olmak gerekir. Suyun form değiştirmesi içeriğinin de değişmesine sebep olur.

Duyguların da form değiştirmesi onların içeriğini değiştirir ve bunun farkında olmak gerekir. Donup çözülen su, ilk halinden farklıdır, keza aynısı buharlaşıp tekrar yoğunlaşan su için de geçerlidir. Bu değişim bazen tadını değiştirir, içerdiği faydalı mineralleri kaybetmesine neden olur ama bazen de arındırır, kirlerinden kurtulmasını sağlar.

Suyun her haline uygun yöntemlerle ve araçlarla yaklaşmak gerekir, yaklaşmadığında yakar ya da dondurur. Bu sebeple duygulara hoyratça müdahale etmemek gerekir. Kendi içinde donmuş duygular barındıran bir insana rastgele meditasyon yaptırmak, çıplak elle buzu tutmaya benzer. Ya da öfke sorunu yaşayan bir insanın yanlış yönlendirilmesi, duygusal olarak haşlanmasına sebep olabilir.

Hareket etmesini sağlamak gerekir; hareketi durdurulan su da çürür. Ancak kontrolsüz hareketi yıkıcı olabilir, kararında dengelemek gerekir.

Suyun içeriğini de fark etmek ve doğru alanlarda kullanmak önemlidir. En saf su, en iyi sudur denemez. Saf suyun gerekli olduğu yerler vardır ve hatta hayatidir ancak su her zaman saf olsaydı bizim ihtiyacımız olan minerallerden mahrum olurdu ve bizi besleyemezdi. Bu minerallerin yükselmesi de yine tehlike oluşturmaya başlar. Tuzlu deniz suyu bile, (ki tuz oranı sadece %3 civarıdır), fazla içildiğinde sağlığımızı kötü etkiler.

Sınır kelimesi bazen olumsuz anlamlar taşır, insanları böldüğünde, özgürce keşfetmeye engel yarattığında bu durum doğru olabilir. Ancak sınır gelişim için hayati önem taşır. Sınırları olmasa nehirler olmaz, göller oluşmazdı. Suyun bir sınırı olmasa toprak bir arada kalamazdı. Hatta suyu gezegende tutacak bir yer çekimimiz ve atmosferimiz olmasa, su kainata dağılır giderdi. Sınır, oluşumun temel unsurlarındandır. Nerede başlayıp nerede bittiğini belli eder.

Suyu sınırlamak, onu doğru yönlendirmek gerekir. İlk çağlarda toprak kapları yaparken su tutuşunu arttırmak için çaba göstermişlerdir. Seçtikleri toprak ve onu ateş ile hazırlamaları, su ile olan ilişkisini doğru kurmasını sağlamıştır.

Herhangi bir şey inşa ederken yapılacak en büyük hatalardan biri, suyu doğrudan engellemeye çalışmaktır. Acemi müteahhitlerin yaptığı evlerin sürekli bir taraflarından su akıtıyor olmalarına karşın asırlık mimari şaheserlerin bu sorunu yaşamaması tesadüf değildir.

dalga

Suyu hoyratça engellemeye çalışırsan başaramazsın. Kaç kat membran atarsan at o çatıdan su sızar, yolunu bulur. Yanlış tasarlamışsan, derenin önüne çektiğin set çöker, nehrin üstüne yaptığın baraj yıkılır.

En uygun dengeyi bulmak durumdasındır. Yeri geldiğinde durdurmayı ve biriktirmeyi, yeri geldiğinde yönlendirmeyi ve uzaklaştırmayı bilebiliyor olmak gerekir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top